Yaşlanan dünyada gençler…
Yeni bir çip macerasına hazır mısın?
Aşılardaki çiplerden çok bahsettik. Yapay zekanın bile aklına gelmeyecek ütopik senaryolar yazma konusunda iyiyiz. Gençlik aşılarındaki çipler benim senaryom olsun.
Yaşlanmak insan yaşamının doğal bir parçası gibi görünse de herkeste yaşam yarışının sonuna yaklaşma korkusu var. Bu normal bir duygudur. Gençliğimizde farkında olmadığımız bu farkındalık yaşlandıkça ortaya çıkar.
Peki ya bu bilmeceye çözüm olarak bir “gençlik aşısı” bulunursa?
Tabii aşının içine ruhu gençleştiren bir ‘çip’ yerleştirilirse… O zaman belki hem bedenimiz hem de ruhumuz zamanın izlerinden arındırılabilir.
Bildiğiniz gibi gençlik aşısının kozmetikteki fiziksel etkileri hayret verici. Cildi sıkılaştırıyor, kırışıklıkları gideriyor ve sözde zamanı geri alıyor. Estetik merkezlerine başvuran genç adayların yaşları gün geçtikçe azalıyor. Estetik çalışmalara çok daha erken yaşta başlarlar ve geç yaşlanma protokollerine boyun eğerler. Daha yaşlı olanlar gençleştirme protokollerini takip eder. Biçimi ne olursa olsun hedef her zaman fiziksel gençlik, hatta yüz gençliğidir.
Ama ne yazık ki bu sihirli iğnenin ucunda ruhumuzun yaşlılığını silecek bir formül yok. Ruhumuzdaki yaşlılık, geçmişin yükleriyle, eski travmalarla, unutulmayan hayal kırıklıklarıyla doludur. Belki de bunlardan kurtulmanın bir yolu da medikal estetiktir. Bunun sonucunda elde edilen duygusal kazanımlar inkar edilmemelidir.
Ama hepsi geçicidir, deneyimler kalıcıdır.
Günümüz psikologlarının yapacak çok işi var…
Travma silme seansları, aile dizimleri, drama tiyatroları ve empati edinme çalışmaları… Hepsi ruh sağlığımız için.
Peki ruh sağlığımızı etkileyen faktörler nelerdir? Konuları geniş bir perspektiften kısaca özetlemekte fayda var.
Genetik eğilim : Buna aileden kalan bir miras diyebiliriz. Psikolojik arka planda genetik bir yatkınlık varsa çevresel uyarılar nedeniyle ruh sağlığının bozulması tetiklenebilir.
Travma ve Gerginlik: Erken yaşta yaşanan travmatik olaylar, şiddet, istismar ya da uzun süreli stres ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu etki kronik olarak devam etmektedir. Çünkü anılarda yer alır ve en ufak bir hatırlatma unsuruyla gün yüzüne çıkar.
İlişkiler ve Sosyal Güçlendirme: Güçlü sosyal destek ağları ve sağlıklı ilgi alanları ruh sağlığını olumlu yönde etkiler. Ancak bu kadar ağ bağımlısı olmak aynı zamanda odağı da karıştırıyor. Ayrıca yalnızlık ve sosyal izolasyon da ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.
Yaşam koşulları : Belki yüzyıllardır uyum sağlamaya çalıştığımız yaşam koşulları, ekonomik zorluklar, işsizlik ve hayatı birbirine göre kabullenmek ruh sağlığımızı olumsuz yönde etkileyebilir.
Beslenme ve Eğitim: Bu en değerli ve düzeltilmesi en kolay olanlardan biridir. Hadi, biraz sağlıklı yemek ye, biraz egzersiz yap.
Uyku kalitesi : Elbette günlük iş hayatımızda yaşananları eve, hatta uyumaya bile taşıyamamak çok zor. Buna beslenme alışkanlıklarını da eklemek gerekir.
Karşılaştırma ve Benlik Saygısı : Sosyal medyada kendi hayatlarımızı sürekli başkalarının hayatlarıyla karşılaştırmak, genel hayatta kendimize olan saygımızı ve kendimizden duyduğumuz tatmini azaltır.
Sosyal Medya Bağımlılığı: Aşırı sosyal medya kullanımı bağımlılık benzeri davranışlara ve gerçek hayattan kopmaya yol açabiliyor, bu da depresyon, anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarını tetikleyebiliyor. Sosyal medya bağımlılığı bir nevi hipnoz etkisi yaratırken kimseyi daha akıllı yapmaz, olup biteni beynimizden alır.
Yukarıda sıraladığımız her unsur ruh sağlığımız açısından birer stres faktörüdür.
Stres bağışıklık sistemimiz üzerinde önemli bir baskılayıcı rol oynar. Hücresel yaşlanmaya etkisi oldukça yüksektir. Hem fiziksel hem de psikolojik yaralar bırakıyor.
Alındaki yaş çizgileri deneyimlerin D-100 otoyoludur. Ancak ne yazık ki H-100 ile bu izler silinmiyor.
Bunlardan tamamen kurtulmak gerçekçi değildir. Olanları unutup yola devam etmek de gerçekçi değil.
Diyelim ki gençlik aşısına bir ‘çip’ ekleniyor ve bu çip aynı zamanda ruhumuzu da gençleştirebiliyor. Bu çip sayesinde tüm eski endişelerimiz, endişelerimiz ve yaşlılığın getirdiği hafif melankoli siliniyor. Artık kendimizi sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da genç hissediyoruz. Sabah aynaya baktığımızda cildimizin tazeliğinin yanı sıra gözlerimizdeki mutluluğu da görebiliriz.
Ancak şimdilik böyle bir çip bulunmuyor. Yaşlanmanın korkutucu yüzüne karşı mücadelede tek silahımız kozmetik çalışmalar ve estetik müdahalelerdir. Gerçek şu ki, fiziksel güzelliği koruma çabası bazen yaşlanmayla birlikte gelen psikolojik değişiklikleri maskeleme yoluna dönüşebiliyor. Göz altı torbalarını gizleyebiliriz ama gözümüzün içindeki yılları saklamak o kadar da kolay değil.
Bu ‘çip’ fikri aslında bize bir şeyi hatırlatıyor: Yaşlanma sadece fiziksel bir süreç değil aynı zamanda ruhsal bir yolculuktur. Belki de gerçek gençlik derimizin altında değil, kalbimizin derinliklerinde gizlidir. Gerçek gençlik, hayatın her aşamasını kabullenmek, geçmişin yüklerinden kurtulmak, her yeni günü tüm olanaklarıyla kucaklamak demektir.
Sonuç olarak ‘gençlik aşısına çip koyuyorlar’ sorunu bize yaşlanmanın sadece bir rakamdan ibaret olmadığını, asıl değerli olanın iç dünyamızın genç ve dinamik kalması olduğunu hatırlatıyor herhalde.
Gerçek gençliğin ruhumuzun derinliklerinde saklı olduğunu unutmayalım.
instagram
LinkedIn
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikalarını yansıtmayabilir. ©Onedio