Teknoloji

İsrail nükleer tesisleri vurma kumarını oynarsa sonuç ne olur: İran’ın nükleer potansiyeli hakkında neler biliniyor?

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran’ın füze saldırısına misilleme sözü vermiş ve Tahran’ın bu saldırının ‘bedelini ödeyeceğini‘ öne sürmüştü. Söz konusu bu açıklama İsrail’in İran’a vereceği karşılığın büyüklüğüne ve seçeneklerine ilişkin ppek çok tartışmayı da beraberinde getirdi.

Rus askeri gözlemci ve siyasi analist Yevgeny Mikhailov söz konusu spekülasyonları Sputnik’e değerlendirdi.

Mikhailov Sputnik’e yaptığı açıklamada şu cümleleri kaydetti:

İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurması durumunda, bu her şeyden önce İsrail ve müttefikleri için bir felaket olacaktır. Genel olarak bunun büyük bir Ortadoğu savaşı olacağını söyleyebilirim. Amerika tüm bunlardan geri adım attığında, bu İsrail’in kendisini yok etmekle tehdit edecek büyük bir sorun olacaktır.

Patlayıcıların İran’ın düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum bulundurması muhtemel tesislerinde depolanan nükleer malzemeler üzerindeki etkisi, ülke sınırlarını aşan büyük bir halk sağlığı riski oluşturacaktır” diyen Mikhailov, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırması Tahran’ın nükleer bir aygıt inşa etme yolunda ilerlemesini de hızlandırabileceğini dile getirdi.

Daha önce Bulletin of the Atomic Scientists bir yazıda “Tahran nükleer programını fiilen silahlandırmayı İran rejiminin güvenliğini garanti altına alabilecek tek seçenek olarak görebilir” cümlesine yer verilmişti.

İsrail’in karşı saldırıyı gerçekleştirmesini engelleyen diğer hususlar neler?

İsrail Savunma Kuvvetleri‘nin Hizbullah ve Hamas tünellerini hedef almak için kullandığı mühimmatların İran’ın son derece güçlendirilmiş nükleer tesislerine karşı etkisiz kalacağı ifade ediliyor.

Bulletin of the Atomic Scientists‘te yayımlanan analitik bir raporda, “Bunu makul bir şekilde başarabilecek tek konvansiyonel silah Amerikan GBU-57A/B büyük mühimmat delicidir ve bu da sadece B-2 Spirit gibi büyük ABD bombardıman uçakları tarafından taşınabilir” bilgisine yer verilmişti.

Dolayısıyla İsrail’in F-15, F-16 ve F-35 avcı bombardıman uçakları bu mühimmatları taşıyamayacağı öne sürülürken ABD Kongresi Araştırma Servisi (CRS) raporuna göre de İsrail’in böyle bir operasyon için yaklaşık 100 uçak kullanması gerektiği ifade ediliyor. Söz konusu bu sayının İsrail’in hava gücünün neredeyse üçte birine denk geldiği aktarılıyor.

İran’ın nükleer tesislerine ulaşmak için Suudi Arabistan, Ürdün, Irak ve Suriye hava sahası üzerinden uçmak uçmanın gerekmesi halinde ise bu durumun diplomatik engellere yol açacağı dile getiriliyor. Zira İran’ın söz konusu tesislerine olan mesafenin bin 609 kilometreden fazla olduğu aktarılırken havada yakıt ikmali gerektirdiği dile getiriliyor.

İran’ın nükleer potansiyeli hakkında neler biliniyor?

ABD medyasında yer alan bir habere göre İsrail, İran’ın füze saldırısının ardından İran’ın nükleer tesislerini hedef alma planlarından geri adım attığı ifade edilmişti ve ABD’li yetkililerin Tel Aviv’e planlarının ‘bölgeyi tam ölçekli bir savaşa sürükleyebileceğini‘ ilettiği aktarılmıştı.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammad Eslami bu yılın başlarında Tahran’ın on yıl içinde Hürmüzgan eyaletindeki büyük bir yeni nükleer santralde 4 adet bin 250 MW’lık reaktör inşa edeceğini açıklamıştı.

20 milyar dolarlık projenin 2041 yılına kadar yaklaşık 20 bin MW enerji üretmesi bekleniyor. 2022 yılının sonlarında Huzistan eyaletinde 300 MW üretim kapasitesine sahip olması beklenen daha küçük Darhovin Nükleer Santrali‘nin inşasına başlanmıştı.

İran, nükleer enerji santrallerinin yanı sıra üç araştırma reaktörü (sırasıyla Tahran, Arak ve İsfahan’da), Natanz ve Fordo‘da iki uranyum zenginleştirme tesisi ile Saghand ve Gchine‘de uranyum madenleri de dahil olmak üzere bir dizi başka nükleer tesise de sahip.

Tüm bunlara ek olarak İran’ın iki düzine kadar da üniversitede nükleer mühendislik eğitimi verilen ve nükleer bağımsızlığı en üst düzeye çıkarmak için teknoloji ve sanayi cephesine ayrılan önemli kaynaklarla gelişen bir nükleer eğitim altyapısına sahip olduğu ifade ediliyor.

İran’ın nükleer geçmişi

1950’lerden itibaren ABD destekli ‘Barış için Atom‘ programı kapsamında nükleer teknolojiyi araştıran İran, 2011 yılında Buşehr Nükleer Santrali‘nin faaliyete geçmesiyle barışçıl nükleer enerji güçleri arasına katılmıştı.

4 ila 6 milyar dolar arasında olduğu ifade edilen tesisin inşaatı 1975 yılında Batı Alman müteahhitlerin yardımıyla başlamıştı ancak 1979’da İran Devrimi‘nin ardından askıya alınmıştı.

Söz konusu bu inşaat 1990’larda Rusya’nın yardımıyla yeniden başlamış ve Rus uzmanlar şu anda İran’ın elektrik ihtiyacının yüzde 2’sini karşılayan bin MW’lık tek VVER-1000 reaktörünün kurulumunu kolaylaştırmıştı.

Buşehr’de ayrıca iki ilave VVER-1000‘in inşası daha 2021’de başlamıştı.

Sonuçsuz müzakereler ve taraflı suçlamalar

İsrail ve ABD ile yıllardır süren gerginlikler, İran’ın nükleer programının olası bir askeri bileşenini diplomatik çevrelerde ana tartışma konusu haline getirdi.

2015 yılında İran, ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya ve AB arasında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP), yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran’ın nükleer zenginleştirme faaliyetlerini kısıtlamayı amaçlıyordu.

ABD, 2018 yılında İsrail’in isteğiyle anlaşmadan çekilmişti. Washington’un anlaşmaya geri dönmesi için yapılan görüşmeler, kısmen Joe Biden yönetiminin İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu yaptırım listesinden çıkarmayı reddetmesi nedeniyle akamete uğramıştı.

İran, Kapsamlı Ortak Eylem Planı‘nı isteyerek imzadığı ifade edilirken dini liderleri kitle imha silahlarının geliştirilmesinin İslam tarafından yasaklandığına dair dini fermanlar yayımlanmıştı. Bununla birlikte, ABD ve özellikle İsrailli yetkililer düzenli olarak İran’ı ‘bomba peşinde koşmakla‘ itham ettiler.

1990’lardan bu yana İran’ın nükleer bomba yapmasına ‘aylar ya da haftalar’ kaldığını iddia eden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, kehanetinin gerçekleşmediği her seferinde zaman dilimini biraz daha geriye çekti.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‘nın son verilerine göre İran’ın elinde 165 kg’ı yüzde 60 saflığa kadar zenginleştirilmiş uranyum olmak üzere yaklaşık 5 bin 750 kilogram zenginleştirilmiş uranyum bulunuyor.

Foreign Policy dergisi “İran’ın Nükleer Programını Şimdi Yok Etme Davası” başlıklı ‘kışkırtıcı‘ bir yazı yayımlamıştı. Buna ek olarak gerilimin tırmandığı ve İran ile İsrail arasında topyekûn bir savaş riskinin ortaya çıktığı bir ortamda, Batılı ve İsrailli medya, yetkililer ve düşünce kuruluşları, İsrail ya da ABD’yi Tahran bomba yapmadan önce İran’ın nükleer tesislerini vurmaya çağırmaya devam ediyor.

CIA Direktörü William Burns Pazartesi günü yaptığı açıklamada İran’ın nükleer silah yapmak istediğine dair hiçbir kanıt olmadığını dile getirdi.

İranlı liderler ise yıllardır konvansiyonel füze cephaneliklerini saldırılara karşı en önemli caydırıcı unsur olarak gördüklerini vurguluyorlar.

ispirajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu